Felsefenin Kısa Tarihi

Felsefenin Kısa Tarihi

Nigel Warburton

FelsefeAraştırmaTarih

E-Kitap

Yarıda Bırakıldı

Bir gemiyle denize açılan ve fırtınayla oradan oraya sürüklenen biri yolculuk yapmış olmaz; sadece oradan oraya savrulmuş olur. Hayat için de aynısı geçerlidir. Kontrolsüz olmak, en değerli ve anlamlı deneyimler için zaman bulmaksızın olayların akışına kapılmak, hakiki yaşamdan çok uzaktır.
Neden ölümden korkmamalıyız? İlk cevap, onu deneyimleyemeyecek olmamızdır. Ölümünüz, sizin başınıza gelmiş bir şey olmayacak. Ölüm gerçekleştiğinde, siz orada olmayacaksınız.
Açgözlü iştahlara teslim olmak gitgide daha fazla arzu doğurur, sonuçta da doyumsuz bir özlemin acısını getirir.
"Bir bulutla kış olmaz, bir çiçekle yaz gelmez."
Platon insanların oy vermesine izin vermenin, yolcuların geminin dümeninde olmasına izin vermekten farksız olduğunu düşünmüştür —dizginleri, ne yaptıklarını bilen insanlara vermek çok daha iyiydi.
Bu fikri anlatmak için Platon bir mağarayı betimler. Bu hayali mağarada, yüzleri duvara dönük, zincirlerle bağlı insanlar vardır. Önlerinde, gerçek şeyler olduğuna inandıkları titreşen gölgeleri görebilirler. Gördükleri gerçek değil, arkalarında yanan bir ateşin önünde duran nesnelerin meydana getirdiği gölgelerdir. Bu insanlar tüm yaşamlarını, duvara yansıyan gölgelerin gerçek dünya olduğunu düşünerek geçirirler. Sonrasında içlerinden biri zincirlerini kırar ve ateşe doğru döner. Gözleri ilkin bulanıktır, ama sonra nerede olduğunu görmeye başlar. Mağaradan sendeleyerek çıkar ve nihayet güneşe bakabilir. Mağaraya geri döndüğünde, dışarıdaki dünya hakkında söylediklerine kimse inanmaz. Zincirlerini kıran kişi bir filozof gibidir. Görünüşlerin ötesini görür. Sıradan bir insan gerçeklik hakkında az bir fikre sahiptir, çünkü onu derinlemesine düşünmektense, hemen önünde duran şeye bakmaktan hoşnuttur. Ne var ki görünüşler aldatıcıdır. Gördükleri gölgelerdir, gerçeklik değil.

© 2024

Taylan Tatlı

TwitterGithubInstagram