Bütün Şiirleri 2

Bütün Şiirleri 2

Şükrü Erbaş

EdebiyatŞiir

E-Kitap

bitirildi

Sevgilim,
Bu ülke senin gövden kadar masum olsaydı
Bir tek anne oğlunu devletten sormazdı...
Herkesin alışverişle yatıştığı yerde sesiyle ayaklanırdım. Caddeler dolusu yoksulluk içinde payıma düşen hazineydi. Bildiğim bütün güzel sözleri ona söyleyerek onarırdım yalnızlığımı.
Kimse kâküllerimin arasına
Yerleştirmemişti ömrünü
Sende ben kendimi sevdim.
Sahi yaşlılık, bir derin iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür Hanım?
Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki...
Susmak yalnızlığın anadilidir Ömür Hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük... Yalnızım Ömür Hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik öyle üzgün, yalnızım... Sularım toprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce taş saklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?
Yağmur yağıyor Ömür Hanım... gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına... Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından?
Yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?
Dönek yalnızlığım benim
Yine hangi pişmanlığın peşindesin...
Bu acı bu bedene
Çok ağır beyim...
Narcissus’un aynasında yalnız kendi suretimiz
Biz neden başkalarını sevemiyoruz?...
Herkes türküsünü elbet kendi sesiyle söyler
İnsanın dili boynuna kement olur mu?
Şimdi ben bunca şiiri
Yazdım da ayrılıklar mı bitti.
Ölüm alıştırıyor usul usul kendine
Alarak elimden dünya sevinçlerini
Ne kadar haklıymışsın anne...
Adamın gözleri bulutlardan bir ülke
Ne bir sıcak pencere ne tüten bir kiremit
Baktığı her yerden ayrılık esiyor.
İMRENİN VE YAKININ
Her gece yüzlerce kanaldan
Yalan kusuyor üstümüze kocaman adamlar.
Bu lekeyi hangi matik çıkarır
Söyleyin ey çağın tanrısı reklamlar.
Hangi gazeteyi açsak her sabah
Kasıklarımıza batan yüzlerce bacak
Bir çift kadın göğsü ağzımızın üstünde
Çözüyor bütün bunalımlarımızı...
Öğrendik sonunda, yetinmek erdemdir
Susmak en güzel sesi tanrının.
Ne aptallık, biriktirmek durmadan
Bir gün dünyada bırakacağın şeyi.
Sonra bak yağmur aynı yağmur
Güneş seçerek mi doğuyor üstümüze...
Bütün dertlerimize hazır çareleri var
Peygamberi 900’lü telefonlar
Yeni bir dinin ayininde
Kutsuyoruz birlikte yeni tanrılarımızı.
Küçük adamlar, küçük adamlar, küçük...
Büyüktür sizden biraz yüksekteki biri.
İmrenin ve yakının, imrenin ve yakının
Size göre değil ne düşünmek ne çaba
Verin ipinizi elinizle kurdunuza
Güçlünün işidir elbet korumak zayıfı!
Piyango biletlerinden bir ucuz kalkanla
Ne çabuk bitiyor her şey şaşarak
Yaşayın sonra sürüne sürüne...
Elini çabuk tut biraz ne olur
Yerini tutmuyor hiçbir şey
Görüşmenin konuşmanın dokunmanın...
Yaşamak hükmünü sürdürse de tenimizde
Herkes biraz kendi cenaze töreninde...
Anason kokularıyla yattım yıllarca
Yataklar acıydı geceler kuyu
Beş çocuk doğurdum onca iş arasında
Her birinde bir parçam öldü.
Yüreğim kanatları terli bir kumru
Uçup uçup kirpiğinin ucuna konuyorum...
Çayın sesi camın buğusu örtüsü somyanın
Mutluluk elle tutulan bir duygu oluyor.
Yavrum, ben yanlışım, biliyorum da
Nedir ki bir aşkın doğrusu
Herkesin kendini boğduğu yerde...
Ömrüm
Ah benim ördükçe sökülen
Yakasız kolsuz hırkam…

© 2024

Taylan Tatlı

TwitterGithubInstagram